Bir müzeyi ziyaret ettiğimde, turuma müze dükkanından başlıyorum. Bugünlerde bir sergi salonuna girdiğimde neleri göreceğimi bu sayede yaklaşık olarak tahmin edebiliyorum. Diğer bir gözlemim ise, müze dükkanlarındaki mal arzının muazzam bir şekilde arttığı.
Jenny Stevens, 25 Haziran 2018’de theguardian(.)com’da yayınlanan makalesinde şöyle yazıyor: “Eğer bu tür şeyler hakkında fanatikseniz, hayatınıza en sevdiğiniz sanatçıları yerleştirerek de yaşayabilirsiniz. Uyanınca Louise Bourgeois göz maskesini çıkarabilir, Damien Hirst’li kahve fincanından bir yudum alır, sonra da Van Gogh çoraplarını giymeden önce Ai Weiwei kaplı telefonunuzu kontrol edebilirsiniz.” Yazar bazı sorulara cevap bulmaya çalışıyor: Sanatın kopyasını kullanan ürünlerdeki patlamanın arkasında ne var? Ve bu işten gerçekten kim para kazanıyor?
Beni ilgilendiren şey ise, ünlü olmayan bir sanatçının bu gelişmelerden ne öğrenebileceği. Örneğin: Bir sanatçı olarak serginiz süresince neden kendi “sergi dükkanınızı” açmıyorsunuz? Belki de gösterilen tüm eserler için değil, ama en azından bazıları için eseri yansıtan tişörtler, bardaklar, kitap ayraçları vb. kolayca ürettirtebilirsiniz. Ziyaretçiler orijinal sanat eserini satın almasalar bile, bunu telafi edecek yeteri kadar ürüne talip olacaklardır diye düşünüyorum.
Jenny Stevens’ın bulduğu cevaplarla ilgileniyorsanız… okumak için aşağıdaki linki tıklayabilirsiniz:
https://www.theguardian.com/artanddesign/2018/jun/25/van-gogh-leggings-tracey-teacups-how-art-tat-broke-out-of-the-gift-shop-merchandise
Yazının müziği: The Script – Superheroes